/DA ile TANIŞMAK İSTER MİSİNİZ?
Fotoğraf: Can Görkem
Röportaj: Gümrah Şengün
Akbank Caz Festival’inin yeni nesil sanatçılarından biri /da. Festivalin kapanış gecesinde Da Poet&Barış Demirel ve Mousike performansları için hazırladığı görsel set ile bizi callinghouse’un duvarlarından yükselerek puslu ve minimal bir İstanbul’a doğru derin bir yolculuğa çıkaran ta kendisi. İleride daha sık adını duyacağınız /da’yı biraz daha yakından tanımak ister misiniz?
/da kimdir, bize kısaca kendinden bahseder misin?
Generatif sanat alanında işler üretiyorum. Bunlar genellikle müzik videoları ve live A/V performanslardan oluşuyor. Kolektif üretim sürecinde, çalıştığım sanatçıların tarzıyla kendi stilimi ortak bir alanda birleştirip sunuyorum. Bireysel işlerimde ise o zaman diliminde neyle ilgileniyorsam, nasıl hissediyorsam onlardan esinleniyorum. Üretim sürecinde en keyif aldığım kısım fikirlerimi tasarlarken ön göremediğim, rastlantısal değişimlerle projenin bambaşka yerlere evriliyor olması. Bu yüzden üretimlerimin, tek bir stile bağlı kalmadan, sürekli değişim içinde olmalarına özen gösteriyorum. Bana yeni keşif kapıları açıyor.
Peki yaratıcı enerjinin ne zaman farkına vardın?
Aslında şu anki pratiğime başlamadan önce, içerisinde hep sesin, müziğin olduğu bir alanda olma isteği vardı. Sonrasında katıldığım bir canlı performansta büyülendim, “bu alanda olmak istiyorum” diye o an karar verdim diyebiliriz. O şov, Christopher Bauder ve Robert Henke’nin “Deep Web” adlı görsel-işitsel ışık enstalasyonuydu. İzlerken, iş kaç defa tekrarlandı hatırlamıyorum. Zihni az susan biri olarak, hiçbir şey düşünmeden, uzun bir süre anda kalıp o anı yaşamıştım. En çok etkileyen kısımlarından biri buydu. Kendi performanslarımda da, hem müziğin hem de canlı deneyimin gücünü arttırmaya odaklanıyorum.
Bugünlerde nasıl hissediyorsun diye sorsak?
Biraz hüzünlüyüm, bunu havaların değişmesine ve yazın bitişine bağlıyorum. Onun dışında tatlı bir heyecan var, kendimle ilgili yeni bir değişim süreci başlıyor gibi.
Üretimlerinde kimlerden ilham alıyorsun? Yeni medya sanat dünyasında sana ilham veren kişiler/şeyler neler?
En çok beraber çalıştığım sanatçıların işlerinden, estetiğinden, üretim süreçlerinden ilham alıyorum diyebilirim. Ortak bir iş çıkarmak için onlardan bana gelen her detay, ayrı önem taşıyor. Bunun yanı sıra, boş zamanlarımı çoğunlukla dijital sanat ve elektronik müzik alanında gerçekleşen festivaller, etkinlikler, yeni çıkan müzik videolarını inceleyerek geçiriyorum. Beslendiğimi düşündüğüm festivaller, LEV, Rewire, CTM olabilir, kliplerden çoğunlukla Fact Mag’in serilerini takip ediyorum. Genelde distopik, karanlık tasarımlardan esinleniyorum. Bu sıralar görsel tarzlarından ilham aldığım, geçen sene Unsound Festivali’nin online etkinlik serisinde keşfettiğim “After Life” MMO oyununun yaratıcısı yeni medya kolektifi Naxscorp var. Pandemi sürecinin en güzel tarafı da buydu bence. Dünyada gerçekleşen birçok etkinliği dijital platformlardan eş zamanlı takip edebilme fırsatımız oldu.
İstanbul, şehir hayatı, festivaller seni nasıl besliyor? Yoksa daha çok dijital evrende mi vakit geçiriyorsun?
Dijital dünyada ve kendi alanımda daha sık vakit geçiriyorum. Şu sıralar İstanbul’da beni beslediğini düşündüğüm şeyler katıldığım etkinlikler ve sergiler. Yeni bir döneme girildi gibi hissediyorum, çok fazla yetenekli sanatçı ve müzisyen var etrafımızda. Bu insanlar bir araya gelip ürettiklerinde, şahane projeler ortaya çıkıyor.
Da Poet ve Barış Demirel performansına özel ürettiğin ve canlı performansını gerçekleştirdiğin görsel dünyanın hikayesinden biraz bahseder misin? Elektronik müzik dışında böyle farklı bi janr için üretim yaparken sana ne ilham verdi?
Farklı bir deneyim olduğu için üzerinde daha önce çalışmadığım türlere üretim yapıyor olmak heyecanlandırıyor açıkçası. Bir süre o müzikle yatıp kalkıyor oluyorum, başka başka sanatçıların dünyalarında buluyorum kendimi. Da Poet ve Barış Demirel’e hazırladığım görsel sette, parçalarından çıkardığım bir takım keywordleri -İstanbul, betonlaşma, sıkışmışlık gibi- müziğin hissiyle birleştirdim. Sonucunda da başında daha soyut küplerin dansını gördüğümüz, devamında puslu, önümüzü çok net göremediğimiz, tekrarlanan şehir manzaraları serisi ortaya çıktı. Mousike performansı içinse tamamen abstract, iki boyutlu desenler ve canlı renklerin ön planda olduğu bir set hazırladım. Soyut görsellerin en sevdiğim yanı, performans sonrasında izleyenlerin görsellere yaptığı benzetmeler oluyor herhalde. Birisi bir nesneye benzetiyor, başka birisi bir hikaye yazmış oluyor. Sınırsız bir hayal gücü.
Bugünlerde başka neler üzerinde çalışıyorsun? Yakın zamanda ortaya çıkacak, paylaşmak istediğin proje ya da planlar var mı?
Şimdilik Aralık’ta bir etkinlik olacak gibi duruyor. Onun dışında, kolektif çalıştığım kişilerle, yeni plan ve proje konuşmaları devam ediyor. Bu dönemde, etkinlikler hızla başladığı için olası gelebilecek performans projelerine şimdiden hazırlık yapmayı, bir yandan da kişisel işlerime yoğunlaşmayı planlıyorum.
İnsanların senin ve işlerin hakkında bilmesini istediğin bir şey?
Çoğunlukla çalışmalarımda, görselle etkileşimde olan tek bir kaynak kullanıyorum, o da ses. Yani sonraki adım için hedeflediğim, daha çok kaynaktan yararlanmak, deneyimi başkalaştırmak. Bunun içinde gerçekleştirmek istediğim birkaç proje fikri var. Aynı şekilde, sadece müzik sektöründe değil, farklı alanlarda daha fazla üretimde bulunmayı hedefliyorum. Yani izlemeye devam edin.^^