AYRICALIKLARI KORUMA GÜDÜSÜ VE EŞİTLİK İHTİMALİ

Röportaj: Büşra Soydemir

Fotoğraf: Emirkan Cörüt

 

“It/Ortada” sergisinde Umut Azad Akkel, eşitlik ve ayrımcılığa erişen rolleri sorgularken oyunu kurgu aracı olarak sahaya sürüyor. Paulo Freire’nin “Ezilenlerin Pedagojisi” ile ilhamlanan bu deneyim, 29 Aralık’a kadar İMALAT-HANE İMÇ’de konumlanıyor. Kişisel ve kolektif kırılganlıkların sınırında dolaşan sergi hakkında Akkel ile konuştuk.

 

“It/Ortada” sergisinde toplumsal güç dinamiklerini keşfetmek için oyunu kurgu olarak kullanıyorsun. Karmaşık fikirleri tartışmanın bir yolu olarak oyuna yönelmeni sağlayan nedir?

Aslında oyun, genel sanat pratiğimin önemli bir parçası; estetik rejimimin (Jacques Rancière) temel unsurlarından biri. Bu sergi kapsamında ürettiğim işlerde, ayrımcılık ve zorbalık pratiklerini -diğer kavramlarla birlikte- güç oyunları, ayrıcalıkları koruma güdüsü ve eşitlik ihtimalleri bağlamında inceliyorum. Bu bağlamda oyun, bahsettiğim kesişimsel alan için güçlü bir zemin oluşturuyor. Bu nedenle, It/Ortada için ürettiğim işlerde oyunu daha ön planda tuttum.

 

 

Paulo Freire’nin “Ezilenlerin Pedagojisi”, serginin akışını şekillendirmek konusunda önemli bir rolde. Freire’nin ezilme ve özgürleşme kavramlarını serginin etkileşimli yapısıyla nasıl ilişkilendiriyorsun?

“Temel olarak ezilenin kendi ezenini rol model almadan başka bir tahayyülde eşitlenmesi mümkün müdür?” sorusuyla ezilen ve ezen rollerinin döngüselliğinden çıkmanın imkanlarını düşünüyoruz. Kimlik siyasetinin bugün çıkamadığı yerler var. Eşitlenmek çok uzakta bir tahayyül olarak kaldı. Bugün kimliklerimizin bize ayrıcalık tanıdığı küçücük gettolara sıkışıp kaldık. Burada ben de yer yer bir fail olabiliyorum biraz bununla da yüzleştiğim bir ilişkilenme bu. Tabii bunları konuşurken küratörüm Ozan Ünlükoç’dan bahsetmeliyim temelde benim yaşadığım kişisel olayları kamusallaştırmam konusunda çıktığımız bu uzun yolculukta onun şekillendirdiği ve referans aldığı bir metin oldu “Ezilenlerin Pedagojisi”; fail olmak herkesin kolay kolay kaldırabileceği bişey değilken bazen acı verici, zor bir dialog sürecinin sonucunda bu sergiyi birlikte çıkardık.

 

İşlerinde kişisel ve kolektif kırılganlıkların üzerinde geziniyorsun. “It/Ortada”da ikisi arasında hangi uca yakın deneyimlerini kullandın?

Genel sanat pratiğimin bir parçası olarak daha kişisel bir yerden başlayıp kolektif bir boyuta doğru ilerlediğimi söyleyebilirim. Bu süreci iki renkli bir geçiş yani gradient olarak görselleştirebilirsek, birleşim alanının ne kadar sağda ya da solda olduğunu sergideki işlere ve izleyiciye göre değişen bir etkileşim olarak görebiliriz. Genel anlamda, işlerim her iki rengi de içinde barındırıyor.

 

 

Eşitlik ve ayrıcalık gibi kavramların herkes için aynı şekilde deneyimlenmemesi sorguna izleyicilerin kendi bakış açılarını yansıtmaları için sergi nasıl olanaklar tanıyor?

İlk etapta işlerim, belirli bir eşitlik veya ayrıcalık standardı sunmuyor. Bu kavramlardan oldukça dolaylı bir şekilde bahsediyor ve daha çok, eşitlik ve ayrıcalık yaratabilecek rollere işaret ediyor. Böylece izleyiciye, kendi deneyimlerini ve bakış açılarını yansıtabilecekleri bir alan sağlıyor.

 

Kimlik ve kentsel dönüşüm senin anlatında diyalog halinde. “It/Ortada”da kentsel çevre toplumsal dinamikler için nasıl metaforlaşıyor?

It/Ortada’nın Berlin’de yapılması planlanan versiyonu için geliştirdiğim ve üzerinde çalıştığım katılımcı enstalasyon, bu soruya yanıt niteliğinde. Kamusal alan ve kent mekanları, fail ile kurbanın (ya da Freire’nin tanımıyla ezen ve ezilenin) etkileşim alanı olarak öne çıkıyor. Bu etkileşim, tüm kente yayılan bir oyun gibi metaforik bir anlam kazanıyor diyebiliriz. Bu iş üzerinde çalışmaya devam ettiğimden, kurguladığım metaforu detaylandırmak pek uygun gelmiyor; bu nedenle burada bırakacağım.

 


 

Çalışmalarında sıkça kullandığın endüstriyel ve hazır malzemeler serginin örüntüsüne ne biçimde ekleniyor?

Bu sergide çok fazla hazır malzeme kullanmadım. Endüstriyel malzemeler, kişisel ve kamusal kırılganlıkları gizlediğim formları oluşturuyor. Bu benim estetik seçimim ve rejimimle (Rancière) alakalı. Bu formlar, maskülenlik ve hiper-işlevselliğin toplumsal olarak yüceltilmesine karşı verdiğim mücadelenin bir yansıması ve otoportresi niteliğinde.

 

Planlarında “It/Ortada”’da başlattığın tartışmalara devam etmek var mı?

Evet, var. Bu sergiyi -yeni üretilecek işlerle- Berlin’de gerçekleştireceğiz. Ayrıca, ayrımcılık ve zorbalık dinamiklerinin sosyal ilişkilerdeki yerinin yanı sıra, etnik ve kuşaksal kökenlerine de odaklanarak araştırmalarımı genişletiyorum. Bu araştırmanın sonucunda yeni işler üretmeyi amaçlıyorum.

#komünitecalling Sayısını Okumaya Devam Et