ÇILGIN BİLİM ADAMI DÜRTÜSÜYLE ANİMASYON YAPMAK
Fotoğraf: Can Görkem Halıcıoğlu#callingmagseries No3 Adaptasyon sayısının kapak hikayesi için beraber çalıştığımız animasyon sanatçısı Barış Çavuşoğlu’yla üretim dinamiklerine ve adapte olmaya dair konuştuk. iPhone 12 Pro Max kullanarak 3 boyutlu taradığı bedenlerin uzuvlarını “animasyon laboratuvarında” nasıl birleştirdiğini anlatan Barış’ı dijital dünyanın Victor Frankenstein’ı olarak hayal etmekten kendimizi alamadık.
Röportaj: Burcu Bilgiç | 22 Nisan 2021
Son zamanlarda seni üretmeye ne teşvik ediyor?
Üretimim son iki yıldır çizgisel bir şekilde ilerlemiyor; inişler ve çıkışlar oluyor. Daha fazla ve daha az ürettiğim günler ve haftalar olabiliyor. Yeni bir şey arama durumu beni üretmeye teşvik ediyor, kendimi çılgın bir bilim adamı gibi hissettiğim zamanlarda yapmakta olduğum şeye coşkuyla tutunuyorum. Daha önce yaptığım bir şeyin benzerini yaptığımı fark ediyorsam ve yeterince deneysel değilsem içime benzer bir keyif dolmuyor ne yazık ki. Süreçte kaybolmak hoşuma gidiyor. Eğer bildiğim bir yerde geziniyorsam bağımlısı olduğum o hazzı yaşayamıyorum.
İlham almak için nereye bakıyorsun? sosyal medyaya mı, deep web’e mi, galerilere mi?
Instagram animasyon, çizgi film ve görsel sanatlar için inanılmaz bir platform. Benim en fazla ilham aldığım ve bir komünitenin parçası hissettiğim yer Instagram. Instagram sayesinden yakınlık kurduğum arkadaşlarımın YouTube’a veya diğer internet sitelerine kayan işlerini izliyorum. Bunun dışında Adult Swim gibi kanallar var, Boilerroom’un deneysel filmler paylaşan 4:3 isimli bir kanalı var.
Bir yandan CalArts’ta öğrenciliğim devam ediyor. Cartoon Logic diye bir dersimiz var, her ders bir söyleşi gibi oluyor ve dersin başında bir film seçkisi izliyoruz. Dersin hocası Alexander Stewart, mesela Manufacturing Consent gibi felsefi kavramlar ve dönemler altında topladığı farklı film ve akademik makale seçkileri hazırlıyor. Hem okuma yapıyoruz hem filmleri izliyoruz, ardından da hararetli bir oturumda düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Son zamanlarda bundan da ciddi şekilde ilham alıyorum.
En son seni etkileyen, izlediğin bir film veya video?
[alt]cut YouTube kanalında Kübra Uzun’un Koli Kanonu videosunu iki-üç gün önce izledim ve inanılmaz buldum. Türkiye’de çok güzel şeyler oluyor ve bunun bir parçası olmam lazım gibi hissettim. Bunun haricinde Brain Dead markasının Mutant Sequencer isimli yeni başlayan bir animasyon seçkisi yayınlandı. Seçkide Darío Alva, Jordan Speer, Steve Smith gibi başarılı deneysel animasyon sanatçılarının yaptığı işler var. Bu yeni oluşum da geçtiğimiz hafta ilgimi bir hayli çekti. Markanın sponsor olduğu ama markayla alakası olmayan, sanatçılara sınırsız özgürlük veren bir seçki.
Hayatında son zamanlarda olan en büyük değişiklik nedir?
Hayatımdaki en büyük değişiklik İstanbul’a taşınmam oldu. CalArts’ta okuduğum için bu yıl ve gelecek yıl Los Angeles’da yaşıyor olmam lazımdı. Burada olmak çok farklı kapılar açtı, bazı kapıları da kapadı muhtemelen. Şu an mutlu muyum? Evet, burada olduğum için çok mutluyum. Çünkü ben 17-18 yaşlarında Türkiye’den göçmüş birisiydim, alt kültüre bir tık daha adapte olup komünite oluşturabileceğim yaşlarda yurtdışındaydım, o yüzden yaşım daha ilerlemeden böyle bir şey deneyimliyor olmak güzel. İstanbul’a 40 yaşında gelseydim tamamen bir yabancı gibi hissediyor olacaktım muhtemelen.
Senin için adapte olmak pes etmeye mi mücadele etmeye mi daha yakın?
Bence adapte olabilmek için mücadele etmek gerekiyor. Sözün doğası gereği bir dış etken değişiyor, sen de ona uyumlu bir yapıya geliyorsun.
Animasyon yaparken bir teknikte mükelleşmeye mi yoksa acemisi olduğun yeni teknikler denemeye mi odaklanıyorsun?
Animasyonu statik bir objeye hareket vermek olarak düşünüyorsak, işin o kısmında önceden geliştirdiğim teknikleri kullanıp, yaratıcılığı bir derece sınırlayıp daha teknik bir sürece giriyorum. Ancak hareket ettirmeye gelene kadar, o hareket edecek karakteri tasarlama bölümü veya sonrasında montajını ve kurgusunu yaptığım süreç, bilmediğim yeni teknikleri araştırıp sorgulayabildiğim yerler oluyor. Gerçi bunu diyorum ancak bu işin doğrusu yanlışı da yok. Sanırım ben tamamı ile deneysel olma fikrini sevmiyorum, tamamı ile deneysel derken kastettiğim “işin arka planına dair hiçbir şey öğrenmeyeyim, sadece deneyimleyeyim” fikri; böyle bir yaşantıyı da açıkçası ilgi çekici bulmuyorum. Mesela konu animasyonsa ve bir yürüme döngüsü üzerine konuşuyorsak -ki karakter animasyonu eğitiminin önemli bir yapı taşıdır- ben bir karakteri bozmadan önce onu çok iyi yürütebilmeyi öğrenmek istiyorum diyebilirim. Benim için süreç günden güne değişiyor, bir gün uyandığımda daha mühendis gibi oturuyorum bilgisayarın başına; başka bir gün daha şımarık ve umursamaz bir yapıdaysam daha önce yapmadığım deneyler içinde kayboluyorum. Bu sırada erirken yalnızlaştığım, küllerimden şaha kalktığım fırtınalı okyanusta kişniyorum.
Bana adapte olmak istemediğin bir şey söyler misin?
Başımızdaki müesseselere ve kişilere boyun eğmeye adapte olmak istemiyorum.
Adaptasyon sayısının kapak görselleri için callinghouse’da yaptığımız çekimde modelleri iPhone 12 Pro Max’le 3 boyutlu taradın. Bu süreç nasıl ilerledi? Modelleme ve karakterleri hareketlendirme sürecinde nasıl bir yol izledin?
Modelleri 3D scanner isimli iPhone 12 Pro Max’te çalışan özel bir uygulamayla taradım. iPhone 12 Pro Max’teki LIDAR teknolojisi ile artık bir insanı 20 dakika içinde 3D tarayabiliyorsunuz. Bu çeşit teknolojiler de bitmeyen adaptasyon sürecimizin bir parçası. LIDAR tarama ile mükemmel bir 3D versiyona ulaşamasak da, ortaya çıkan dokular ile temanın ruhuna uygun bir estetik yarattık. Taramanın ardından modellerin OBJ olarak çıktısını alıp bilgisayara kopyaladım. Bilgisayarda Autodesk Maya’da modellerin daha temiz yerlerini kesip birleştirdim. Mesela bir taramada karakterin kolu daha iyi çıktıysa onu diğer taramadaki kafayla birleştirdim. Sonra hepsini bir daha FBX olarak çıktı aldım, SideFX Houdini’de simülasyonunu yaptım ve Redshift ile renderlarını aldım. Bütün bu çıktıların After Effects’te kurgusunu yapıp Premiere’de sesi ekledim.