DOĞAL AFETLER VE EMPATİ YORGUNLUĞU

Fotoğraf: Murat Akbayrak

Uzmanlar doğal afetler sonrasında yaşanan ilk empati dalgasının ardından, bir süre sonra başkasının çektiği acıyla kurduğumuz empatinin azaldığını söylüyorlar. Bunun nedenleri ne olabilir?

Yazı: Burcu Bilgiç | 5 Kasım 2020

Doğal afetler içimizdeki korku ve endişeyi yüzeye çıkardıkları gibi iyi taraflarımızı da öne çıkarırlar. İzmir depremi sonrası, merhamet ve empatinin yeşerdiği, hiç tanışmadığımız yüzlerce insanın acısını hepimizin acısı olarak hissettiğimiz zamanlardayız. Ancak uzmanlar doğal felaketler sonrasında yaşanan ilk empati dalgasının ardından, bir süre sonra başkasının çektiği acıyla kurduğumuz empatinin azaldığını söylüyor.[1]  Araştırmalara göre ilk haftada doğal felaket bölgelerine yapılan yardımların maksimuma ulaştığı, üçüncü haftanın sonunda ise yardımlarda kayda değer bir düşüş olduğu gözlemleniyor. Yardımların azalmasının nedeni “empati yorgunluğu” olarak adlandırılan durum. Psikolojik olarak aşırı yüklenen bireyler, bir süre sonra, negatif durumu değiştirememekten kaynaklı duyulan çaresizliğin ve yorgunluğun da etkisiyle dikkatlerini başka konulara yöneltiyor. Doğal afetlerde veya insan kusurundan kaynaklı felaketlerde empati duymaya devam edebilmek için yararlı bir eyleme yönelebilmemiz, pozitif katkımız olduğunu hissedebilmemiz gerekiyor. İzmir’de yaşanan deprem sonrası içinde bulunduğumuz durumda, medyadaki bilgi bombardımanından ve duygularımızı harekete geçiren yoğun imaj akışından yorulup hissizleşmemek için bilinçli olmak önemli. Bu, gelişmeleri takip etmemek değil, aksine duruma sağlıklı bir mesafe alarak diğerlerine yararlı olabilecek bir pozisyon alabilmek anlamına geliyor. Bunun kolay bir reçetesi yok, fakat gün boyunca aynı negatif duygu durumuna kendimizi maruz bırakmamak, doğru bilgi kaynaklarından iyi düzenlenmiş bilgiye ulaşmak bunun ilk adımı olabilir. Güvenilir kaynaklardan yeterli bilgiye ulaşmak kadar, bize gelen bilgiyi özenli paylaşmak, çok ses çıkarmak yerine gerekli yerde ses çıkarmak da önemli. Diğer bir adım ise güvenilir kurumlara, doğru şekilde yönlendirdiğinden emin olduğumuz yerlere bağış yapabilmek. Bunun için yeterli araştırmayı yapmak gerekiyor. İlk etapta nereye bağış yapacağınıza karar veremeyebilirsiniz ama geniş çaplı yardım ihtiyacı uzun süre devam edecek, yani yeterli zamanınız var. Şu an için AKUT ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı #BizVarız kampanyası öne çıkıyor. Toplumun “empati yorgunluğu”na kapılmaması konusunda sadece bireylere değil kurum ve kuruluşlara da görev düşüyor. Bu noktada topluma bilgiyi servis eden medya önemli bir rol oynuyor. Doğal afetlerle ilgili haberleri ilk haftalarda manşet yapıp şok dalgasının getirdiği görüntülenme ve okunma sayılarına takılıp kalmak medyanın bilgilendirici ve farkındalık yaratan misyonu için yeterli değil. Saatler sonra enkazdan çıkarılan çocukların “mucize” olarak servis edilmesi yeterli değil. Beliz Güçbilmez’in dediği gibi, “Mucize ve acziyet aynı kökten gelir. Yani mucize, karşısında aklın aciz kaldığı durumlar için kullanılır… Bu dünya güzeli çocuğun enkazdan çıkarılabilmesi tarifsiz bir sevinçtir tabii ama bize bunu mucize diye yutturup arkasındaki korkunç gerçeği romantize etmeye çalışmayın.” Güçbilmez’in işaret ettiği korkunç gerçeğin inşaat sektörü ve buna bağlı gelişen bütün güç dengeleri ile ekonomik yapılanma olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye’de yaşanan her depremde maalesef aklımız aciz kalmakta. Bunun için duygulara aşırı yüklenilmekte ve sonunda bir çeşit empati yorgunluğuna sürüklenilmekte. Bu gibi önemli ve hayati meselelerin her daim gündemde yer etmesi, bilgilendirici içeriklerin üretilmeye devam etmesi gerekiyor. Aklın aciz kalmaması gerekiyor. Böylece AKUT gibi halkın güvenini kazanan köklü kurumlara yapılan düzenli bağışların devam edebilmesi mümkün oluyor. Böylece toplum, imar affı ve deprem vergileri konuşulduğunda nasıl bir pozisyon alması gerektiğine dair fikir sahibi oluyor. Ve umuyoruz ki böylelikle insanlar, altı oyulmamış güvenilir kurumları ve içinde ölmeyecekleri evleri talep etme hakları olduğunu, kural koyucu ve denetleyicilerin bunu mümkün kılması gerektiğini fark ediyorlar.


[1] Utpal Dholakia “How Long Does Public Empathy Last After a Natural Disaster” başlıklı yazısında bu konudan bahsediyor.https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-science-behind-behavior/201709/how-long-does-public-empathy-last-after-natural-disaster

Nº2 Empati Sayısını Okumaya Devam Et