“DUYGU ASENA YAŞASAYDI, HERHALDE BÜYÜK HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRARDI”

Yazı: Heja Bozyel

Zuhal Olcay’ın sesiyle tanıştığımda henüz o kadar küçüktüm ki; bu hep ne hissederse hissetsin gururlu kalmış kadının söylediklerini anlamam kolay değildi. Ama sesindeki farkı, dilindeki Türkçe müzikte kolay bulunmayan temiz artikülasyonu, çözemediğim o acılı olmayan ama acılı romantik sese, seslere tutulmuştum resmen. “Küçük Bir Öykü Bu” albümünü kaç kez dinlediğimi bir tek “kaset çalar” bilir. Sonra CD’sini de almıştım hatta arabamdaki ilk CD’lerdendi…

Çünkü seneler içinde herkes gibi ben de “Küçük Bir Aşk Hikâyesi”nin kahramanlarından biri olmuştum. Tamam, baştan sona bir aşkın evrelerini müzikle anlatan albümün baş kahramanı kadının biraz “stalker” olduğunu şu an yeniden dinleyince idrak edebiliyorum ama kim onlarca kişinin arasından bir kişinin ellerine, gözlerine, gülüşüne, sesine dalıp kendini bir filmin kahramanı gibi hissetmemiştir ki? Ve belki de bu albüm sayesinde (yüzünden demeye dilim varmıyor) her filmin, her hikâyenin bir sonu olduğunu çok erken yaşta kabullenmiştim. 

Sonraki senelerde “Sen Bana Fazla İyisin” klasiği ile bir kadının hiç küçülmeden küçültebileceğini, değersizlik hissini arabeskleşmeden anlatabileceğini de Zuhal Olcay’ın o hafif alaycı sesinden öğrenmiştim. “Ölsem de Bir Kalsam da Bir” şarkısının depresyonlarımın milli marşı olduğunu, “Yalnızlığım” şarkısında ne çok gururla yalnızlığıma sarıldığımı anlatmama gerek yok herhalde… Bahsetmeyeceğim konulardan bir başkası da, Zuhal Olcay’ın güzelliği. Malumu anlatmaya gerek yok… Bu hep mesafeli, soğuk kadının daha ilk tanışmamızda hissettiğim Türkiyeli olmayan hali, belki de kendini saklamak için ördüğü bir duvardı ve yıllar içinde bu duvara hapsolmuştur, kim bilir… 

“Dünden Sonra Yarından Önce” şarkısındaki “Yaşam durur umut bitince yaşayamadıkça özgürce” sözünü de az mı düşünmüştüm? Oynadığı filmlerin yarattığı etkileri ise henüz “feminist” kavramını anlamadığım zamanlarda dergilerde okumuştum. Evet, o zamanlardan beri değişmemiş iki şey dergi tutkum ve Zuhal Olcay sesi sevgim. Bu nedenle Beats By Girlz Türkiye Festivali sahnesinde olacağını duyunca çok heyecanlanarak hemen röportaj yapmak istedim. Röportajı kabul etmediğinde “Sen Bana Fazla İyisin”i mırıldanarak “En azından 2 soru” diye ısrar ettim. Ne yani, şarkılardan öğrenmedik mi biz vazgeçmemeyi? 

Neyse ki kırmadı bu defa ve uzun uzun cevapladı, uzun 2 sorumu. 

“İlk kez profesyonel olacak sahneye çıkacak, kendi konserini verecek ya da tiyatro oyununda yer alacak bir sanatçıya tavsiyeniz ne olur?  

Eğer sanatçı olmuşsa yani o eğitimden ve o tedrisattan geçmişse tabii ki çok çalışması ve dünyayı izlemesi, yani dünyayı birebir takip etmesi ama, eğer ki daha mesleğe başlamak için eğitim aşamasındaysa en iyi şekilde eğitim almaya çalışması… Önereceklerim bunlar olacak, bir de tabii işe başlayacak bir sanatçı adayı ise çalışacağı topluluğun normlarını iyi anlaması lazım, nasıl bir sanat anlayışına hizmet edeceği konusunda düşünmesi, ona göre seçimlerini yapması lazım.

80’lerde kadını, dönemin Türkiye’de yeni öğrenilen feminist ruhuna uygun şekilde anlatan filmler çekilirken siz de bu filmlerle sinemaya girdiniz. Duruşunuzu, zarafet ve asilliğinizi hiç bozmadınız. O günlerde “ikon” olmuş bir genç kadın, bir sanatçı olarak bugünün genç kadınlarını ve bugünün feminizmini nasıl görüyorsunuz?

Teşekkür ederim. Üzülerek söylüyorum, çok yol almadığımız maalesef bir gerçek. Bunda kadın olarak hepimize görev düşüyor, bilinçli olma görevi düşüyor. Ne yazık ki yol almadık, o zamanların bu konudaki en önemli yazarlarından Duygu Asena eğer şu an yaşasaydı, herhalde büyük hayal kırıklığına uğramış olurdu o da diye düşünüyorum, maalesef…”

Konserine “feminist” yazan t-shirtle çıkarak feminizmi hiç bilmeyen genç kadınların t-shirtlerine, Instagram feedlerine taşıyan Beyoncé, senden büyük Zuhal Olcay var! Şaka bir yana, bu cevapla bir kez daha Mehter Takımı gibi iki ileri bir geri gidişimize, müziği bile siyasetsiz konuşamamıza içerliyorum elimde olmadan… Büyümek bu mu? Sevdiğin müzisyene aşka dair değil de dünyaya dair sorular sormak mı? Şarkılarda hatırlayıp gözlerinin dalacağı birinin olmaması mı? 

Cevaplar bende yok ama şarkılar var ve iyi müziğin her yaşa hitap edebildiğini görmek için yaşlanmış olmak gerekmiyor sanırım. Zuhal Olcay, Yedikule Gazhane’de Selin Sümbültepe’den sahneyi devralınca eski bir arkadaşımla buluşmuşuz da hiç ara vermemişiz gibi sohbet ediyormuşuz gibi hissettim, şarkılarını hâlâ ezbere bildiğimi fark edince. Ve genç müzisyen kadınları şehirde bir araya getiren bu çok sevdiğim oluşuma, Beats By Girlz Türkiye Festivali’ne destek oluşu ile gözümdeki rock starlığı bir kez daha pekişti. Teşekkürler, kadın olmayı, çok aşık bir kadın olmayı, ihanete uğramış bir kadın olmayı, vakur bir kadın olmayı, umursamaz değil ama dalga geçebilen bir kadın olmayı şarkılarından öğrendiğim Zuhal Olcay. 

Beats by Girlz şehri müzikle doldurmaya devam ediyor. Festival programı için: beatsbygirlzturkey.com

 

Beats By Girlz hakkında meraklısına kısa bilgi: 

Beats By Girlz Türkiye, topluluğunu güçlendirmek amacıyla dijital müzik programları, müzik teorisi, şarkı sözü yazımı gibi birçok farklı alanda müzik ve teknoloji odaklı eğitim projeleri düzenler, yaratıcı endüstrilerde cinsiyet eşitliği için farkındalığı artıracak içerikler geliştirir. Dünyada eş zamanlı olarak geliştirilen bu müzik eğitimi müfredatı dünyanın önde gelen müzik konservatuarlarından olan biri Berklee College of Music eğitmenlerinin desteğiyle oluşturulmuştur. Müzik üretiminin demokratikleşmesi ve erişilebilir olması için sistem düşüncesi yaklaşımıyla farklı ölçeklerde çözüm modelleri geliştirir. Bu bağlamda müzik endüstrisinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için yaratıcı sektörlerdeki paydaşlarla ortak projeler geliştirir.

#komünitecalling Sayısını Okumaya Devam Et