GENÇ İLLÜSTRATÖR SİMAY BAHÇIVAN’IN RENKLİ DÜNYASINA HOŞ GELDİNİZ

Röportaj: Ceren Kahveci 

Fotoğraf: Can Görkem

 

Simay Bahçıvan’la yolumuz #callingmagseries’in Şimdi ve Sonrası sayısında kesişmişti. “Bir insan ‘sesini’ hiç duymadığı bir hayvanın sesini edebiyatla duyurabilir mi?” diye düşündüğümüz bir yazıya çizimleriyle hayat vermişti. Zaman içinde Simay’ın hayvanlarla dolu sürreal çizgi dünyasına çekilirken bulduk kendimizi ve bu yazın başında calling Pop-up x Dane’yi tam hislerimize tercüman olacak haliyle çizmesiyle de serüvenimizi katmanlandırdık. Şimdi ise özel edisyon bir şişe tasarımı için beraberiz, konumuzsa astroloji ve burçlar. Simay’la kısa sohbetimizde renkli çizim dünyasını bir de ondan dinliyor, hep beraber gizemli bir fabl diyarına doğru yelken açıyoruz.

 

Bize biraz kendinden bahsedebilir misin? 

Kendimi tanımlamak zor bir şey ama ne yaptığımdan bahsedebilirim. Marmara Güzel Sanatlar mezunuyum, grafik tasarım okudum. Reklam ajanslarında kısa bir deneyimim oldu ve yapamayacağımı fark ettiğim zaman ilişkimi kestim. Freelancer olarak illüstrasyona başladım ve yaklaşık üç yıldır da sadece illüstrasyon yapıyorum, bundan çok mutluyum çünkü iş yaparken bir yandan da oyun oynuyormuş gibi hissediyorum. Bu alanı yaratabilmek için de zaman içerisinde bir dil oluşturdum ve bununla beraber artık çalışmalarımda iş birliği yaptığım markaların ne istediğinin sınırlaması altında kalmıyorum. Sanki kendime ait bir oyun alanı yaratmışım gibi ve bu beni aslında ayakta tutuyor, yaşam enerjisi veriyor. Global ve lokal markalarla iş birlikleri yapıyorum ve aynı zamanda kendim için de işler üretiyorum zaman zaman. Şu an sürdürdüğüm üretim pratiği haricinde, daha multidisipliner bir yere kaydırmak istiyorum üretimlerimi. Hatta bu yıl belli planlarım var, onları da hayata geçirmeye başlayacağım yavaş yavaş.

 

Bu planları bizimle paylaşabiliyor musun?  

Yaptıklarımı müzikle birleştirmek VJ performansları kurgulamak, mapping çalışmaları yapmak istiyorum. Daha interaktif, görsel dünyamın müzikle birleştiği deneysel üretimler yapmak istiyorum. Müzisyenlerle iş birlikleri olabilir. İnsanların canlı olarak izleyebileceği performanslar üretmek istiyorum kısaca.

 

İllüstrasyonlarında da zaten hep bir hareketlilik, bir canlılık var. Heyecanlı bir süreç gibi duyuluyor. 

Evet, üretimlerimin öyle bir enerjisi var. Müzik etkinliklerinde de bir şekilde kullanılsın, ürettiklerim müzikle birlikte bir performansa dönüşsün istiyorum. Yavaş yavaş mural çalışmaları yapmaya başladım. Multidisipliner derken kastettiğim bu aslında, zaten yaptığım iş kendi çerçevesinde biraz daha dallanıp budaklanacak, heyecanlıyım.

 

 

View this post on Instagram

 

A post shared by @simaybahcivan

calling Pop-Up x Dane illüstrasyonu 

 

Çalışma sürecin nasıl oluyor? Bir projeye başlarken belirli ritüellerin var mı? 

Aslında inanılmaz değişken bir sürecim var. Keşke bir ritüeli olsa, o zaman ben de biraz rahatlardım. Daha içgüdüsel ilerliyorum. Genelde tasarımcıların belli bir süreci olur mesela “yürürken çalışıyorum, yürürken düşünüyorum” ya da “şunu yaparken düşünüyorum, duşta düşünüyorum” diyebiliyorlar ama bende bu süreç spontane gelişiyor. En başında bir nadas süreci oluyor, ardından yürürken, uyurken, tuvaletteyken herhangi bir anda fikir buluyorum. Bir bakıyorum hangisi benim işime yarayacak, hangisi yapmak istediğim fikre daha yakın. Sonra da hayal kurma süreci başlıyor.

 

Bu süreçte ilham aldığın kişiler ya da yerler oluyor mu genellikle?  

Ben yaratmak istediğim dünyaya dair bir anahtar kelime yazıp onun üzerine çalışarak üretiyorum. Başka bir sanatçıdan ilham alma olayı bende pek olmuyor. Bakıyorum başkalarının işlerine tabii ki ama sadece takip ediyorum diyebilirim. Genelde üretirken bir yerde okuduğum bir kelime veya bir cümleyi imgeye dönüştürüyorum ve bu şekilde sürecim başlıyor. Aslında biraz daha kelimelere yoğunlaşarak çalışıyorum.

 

“Böyle bir fabl dünyası yaratıp kompozisyonlarda o hikâyeyi, duygu durumunu hayvanlar aracılığıyla, mecazi bir anlatımla aktarmayı seviyorum.”

 

 

Çizimlerinde kullandığın renkler ve objelerin birleşimi hem eski hem zamansız, hem Doğu hem de Batı esintileri veriyor. Bir yandan da hayvanların hüküm sürdüğü sürreal bir dünyan var. 

Genelde insan figürüne dair bir şeyi dahil etme ihtiyacı hissetmiyorum, hayvanlar üzerinden her şey anlatılabiliyor gibi düşünüyorum. Böyle bir fabl dünyası yaratıp kompozisyonlarda o hikâyeyi, duygu durumunu hayvanlar aracılığıyla, mecazi bir anlatımla aktarmayı seviyorum. Bir kelime oyununu görsele dönüştürmeye benziyor. Objeler de çok şey anlatıyor bize, onların da yerini bulup kurgularımda kullanırım çokça.

 

Günlük hayatında takip ettiğin sanatçılar kimler?

Oldukça değişiyor bu da, birçok kişinin üretimlerine baktığım oluyor. Hieronymus Bosch diyebilirim mesela, yıllardır ara sıra açıp nasıl çalışmış diye incelerim. Remedios Varo’yu da çok severim. Güncel üretim yapanlardan da örnek olarak Davor Gromilovic, Jason Herr ve Murat Palta diyebilirim.

 

Her defasında farklı ölçeklerde ve farklı yüzeyler ile çalışıyorsun. Beraber gerçekleştirdiğimiz son projede bir viski kutusunu özel edisyon, koleksiyonluk bir sanat eserine dönüştürdün. Nasıl bir tecrübeydi bu senin için? 

Bu tecrübeden önce ambalajla çalışma deneyimim olmamıştı ve benim ürettiğim bir şeyin bir ürüne dönüşmesi de beni aşırı heyecanlandırdı. Proje bana sunulduğu zaman çok sevindim ve hemen bu projede çalışmak istediğimi söyledim. Daha sonra brief geldiği zaman da bu astrolojik simalar üzerinde araştırma yaptım. “Acaba ne çıkabilir, nasıl bir şey olacak?” diye düşünüyordum. Ambalaj alanının kanvasım olmasıysa sınırlayıcı olduğu kadar eğlenceliydi de. 

 

 

Simay’ın astrolojiden ilham alan viski ambalajı illüstrasyonu  

 

Bu proje için yoğun bir şekilde astroloji üzerine çalıştın. Peki senin astroloji ile aran var mı? 

Ben Oğlak burcuyum. Astrolojiyle pek ilgilenmiyorum, inanıp inanmamak konusunda biraz ortalardayım açıkçası. Kaderle ilgili, gelecekle ilgili küçücük bir cümle duyunca bile insan heyecanlanıyor ya, hele bir de sana adanmış bir mesaj varsa kendi burcunu daha dikkatli okuyorsun. Mesela bu ambalaj projesi için üzerine çalıştığım okumalar diyordu ki bu sene konfor alanından çıkan bir Oğlak burcu var. Ben de o simgeyi oluştururken atom çekirdeğinden yola çıktım. Oğlak çiziminin arkasında atom dönüyor mesela, öyle bir şey oluşturdum. Yeni yılda seyahatlerim olacak, onun için burcumla iyi bir eşleşme olduğunu düşünüyorum.  

 

İllüstrasyon yaparken en büyük hedefin ne oluyor?  

Bu beraber çalıştığım müşteriye göre değişiyor. Eğer bir marka için üretiyorsam, yani bir brief ile çalışıyorsam tabii ki onların yönlendirmesi altında sınırlandırıyorum kendimi ama bazı şeyleri hep ön koşul olarak tutuyorum. Bir projeye başlarken “ben şöyle bir yönlendirme istemiyorum, kompozisyonla ilgili böyle bir kısıtlama istemiyorum” diyorum. Biz endüstriyel bir şey yapmıyoruz, bundan dolayı o alanı her zaman koruyorum bir şekilde.

 

“Bu üç yıllık süreci çok verimli olarak tanımlayabiliyorum çünkü üç yıl bence böyle bir şeye cesaret edip devam edebilmek için kısa bir süre. Kendi adıma konuşuyorum tabii ki, benim için cesaret isteyen bir şeydi çünkü kurumsal hayatı bırakıp, büyük bir risk alıp tamamen freelance bir hayata geçiş yapmak.”

 

Üç senedir freelance çalışıyorsun. Şu ana kadarki tecrüben nasıl geçti dersin, hiç seni şaşırtan bir şey çıktı mı karşına?  

Açıkçası hep iyi insanlarla çalıştım, umarım bundan sonra da öyle olur. Bu üç yıllık süreci çok verimli olarak tanımlayabiliyorum çünkü üç yıl bence böyle bir şeye cesaret edip devam edebilmek için kısa bir süre. Kendi adıma konuşuyorum tabii ki, benim için cesaret isteyen bir şeydi çünkü kurumsal hayatı bırakıp, büyük bir risk alıp tamamen freelance bir hayata geçiş yapmak. Başlarda oldukça zorlandım ama sonra her şey yoluna girdi kısa bir süre içinde. Üretime hiç durmadan devam ettim, daha sonra da gerçekten beni hem kişisel hem de mesleki anlamda tatmin edecek insanlarla, markalarla çalışmaya başladım. 

 

2023 astroloji dünyasının ardından sosyal medyada Stoya ile gerçekleştirdiğin iş birliği ile başka bir heyecanlı alana da el attın. 

Biz Stoya’yla Instagram üzerinden iletişime geçtik. Kendisi New York’ta yaşayan genç fotoğrafçı Shane Reynolds ile çalışıyor, biz üçümüz bir iş birliği yaptık. Shane fotoğrafları çekti, ben de bütün seçkiden on fotoğraflık bir seçim yaptım ve onların üzerinden küçük hikayeler oluşturduk, illüstrasyonlar yaptık. Onlar minik konseptler yaratmışlardı: palyaço kostümlü biri, mutfakta yemek yapan biri gibi. O fotoğraflar üzerinden ben de bir illüstrasyon serisi oluşturdum ve Stoya son halini satışa sundu. Küçük bir Instagram iş birliği yapmış olduk ve oldukça eğlenceli oldu benim için de. 

 

 

View this post on Instagram

 

A post shared by @simaybahcivan


 Simay’ın Stoya ile gerçekleştirdiği iş birliği 

 

Bu sektöre girmeye başlarken sosyal medyanın görünürlük açısından büyük bir önemi oluyor. Sosyal medyanın kendi illüstrasyon serüveninde büyük bir etkisi oldu der misin? 

Derdim. Ben Instagram’ı pek istemesem de yaptığım iş dolayısıyla yoğun kullanıyorum. Bu aralar her gün bakmak zorundayım, freelancer olarak başlarken de böyle olacağını tahmin ediyordum zaten. Ne kadar böyle devam edecek bilmiyorum ama benim gibi üreten insanlar için sosyal medya önemli bir yer. 

 

Eserlerini Formfunction üzerinden NFT formatında satıyorsun. Bir sanatçı olarak NFT marketini nasıl görüyorsun? Senin tecrüben nasıldı? 

Bu markete giriş yaparken amacım üretimlerimi sürdürebileceğim farklı bir alanda varolmak ve oradaki koşullara uyum sağlayıp işlerimi sergilemekti. Yaklaşık bir buçuk yıl önce Foundation aracılığıyla NFT dünyasına giriş yapmıştım, yakın bir zamanda da Formfunction kullanmaya başladım. İkisi de birbirinden çok farklı komünitelere sahip platformlar. NFT olarak işlerini satan bir sanatçının daima aktif olması, koleksiyonerlerle iletişim kurması, görünürlüğünü arttırması ve kendini bir şekilde tanıtması gerekiyor varolduğu platformda. Bu dünyada daha hızlı iletişim kuruluyor, kürasyon işleri daha hızlı ilerliyor. Alıcılara ulaşma kısmında bir emek var, sürekli yapılan bir matematik, takip var. Eğer gerekli süreci takip edip o emeği gösterirseniz gerçekten iyi dönüşler oluyor, sanatçılar için hızlı bir gelir kapısı.

 

Peki bir illüstratör olarak en büyük hayalin nedir? 

En başta bahsettiğim VJ performansları beni aşırı heyecanlandırıyor. Bunları büyük ölçekli bir şekilde gerçekleştirmek isterdim, bahsettiğim mapping performanslarını da kısa bir süre içinde yapmak istiyorum. Bu projelere biraz daha vakit ayırmak istiyorum, şu an uzun vadeli bir hayal kuramıyorum. Daha yakın geleceğe dayanan ve gerçekçi şeyler düşünüyorum. Biri bitince “şimdi sıradaki” diyebiliyorum, genelde öyle işliyor benim sürecim.  

 

Vacilando’da gerçekleştirdiğimiz çekim için kafe ekibine teşekkür ediyoruz. 

 

 

 

 

#komünitecalling Sayısını Okumaya Devam Et