SERA KADIGİL’DEN KATLİAM YASASI KARŞISINDA BİR YOL HARİTASI

Fotoğraf: Can Görkem

 

TBMM’den geçen Katliam Yasası karşısında oluşturulabileceğimiz direniş formüllerini Sera Kadıgil’den dinledik.

 

Ne oluyor? Sokak hayvanlarıyla ilgili tam olarak neyi tartışıyoruz?

İletişim Başkanlığı tarafından son derece planlı bir operasyonla pompalanan bir gündemi tartışıyoruz. Saray Rejimi içindeki bir kliğin, AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın görev suçlarını gizlemek ve halkın çökerttikleri ekonomi karşısında oluşan yerden göğe haklı öfkesini alıp masum hayvanlara yönlendirmek için uzun zamandır yalanlarla ördüğü, akıl almaz bir kötülük seviyesindeki operasyonunu izledik.

Saray Rejimi en özetle şunu yaptı önce tüm sokak hayvanlarını toplayıp öldüreceğim diyen bir yasa teklifini meclise sundu, sonra tepkiler üzerine geri adım atmış GİBİ YAPARAK geldiğimiz son noktada tüm sokak köpeklerini toplayıp en iyi senaryoda müebbet hapse mahkum edecekleri bir yasayı kanlı elleriyle meclisten geçirdiler. Yani Türkiye’de sokakta yaşayan istisnasız her köpeğin ölüm fermanını imzaladılar. Şu anda iddiaları şu, 20 yılda 200 barınak açıp hayvanları kısırlaştırmayı beceremeyen AKP, 4 yılda 4000 barınak açılmasını sağlayıp kendi rakamlarıyla 4 milyon köpeği buralarda sahipleninceye dek mutlu mutlu yaşatacakmış. Bu kocaman ve çok ahlaksızca bir yalan. En ahlaksız kısmı ise şu, hayvan üretimine ve ticaretine ilişkin en küçük bir düzenleme yok. Bunlar tam gaz devam edecek. Yani bir yandan köpek üreticileri harıl harıl köpek üretmeye petshoplar dolar üzerinden hayvan satmaya devam edecek, bir yandan 4 milyon köpeği sahiplendireceğiz iddiası var. Aklımıza hakaret.

En büyük ikinci ahlaksızlık şu; köpeklerin hepsini toplayacağız çünkü çocuklar yaralanıyor biz çocukları korumak istiyoruz diyorlar, hiç utanmadan ellerinde köpek saldırıları nedeniyle yaralanan çocukların fotoğraflarını taşıyorlar. O istismar ettikleri çocukların hikayelerine dönüp bakıyorsun tamamının sorumlusu AKP. Bir ilçede köpek popülasyonu çok artıyor ve bir çocuk zarar görüyor. İlçenin AKP’Li belediye başkanı işini yapmamış. AKP’li kaymakamı, AKP’Li valisi, AKP’li tarım ilçe ve il müdürleri işini yapmamış. Bunların hepsini atayan Recep Tayyip Erdoğan işini yapmamış. Kanunu uygulamamış, bakımevi kurmamış, hayvanları kısırlaştırmamış, saldırganlaşanları bakımevine alıp toplumdan ayırıp rehabilitasyona almamış. Sonra o ilçede bir çocuk yaralanmış ama bütün suçlu köpek! Yerseniz. Üstelik sadece o saldırıda suçu olan köpek değil, ondan bin kilometre ötede aynı sokakta yıllardır kimseye zararı olmayan köpekler de bu yasayla artık birer idam mahkumu. Bu seviye bir kötülük.

Şunu da eklemem gerekir de ki en yüksek bütçeyle en güzel barınağı da yapsanız onun gerçek adı hapishanedir. Sokakta yaşayan hayvanlar mahallenin sakini. Bu hayvanları alıp yaşamından, her gün gördüğü insanlardan, esnaftan, mahalleliden ayırmış olacaksınız. Evde yaşayan köpekleri bile günde 2 kere dışarı çıkarmak gerekiyor, eve bile hapsedemediğiniz köpeklerin barınaklara hapsedilince mutlu mutlu yaşayacaklarını mı sanıyorsunuz?

Bundan sonra ne yapabiliriz?

Şimdiye dek ne yaptıysak onu. Direneceğiz. Bu doğrudan yaşam hakkına bir saldırıdır ve böyle bir katliam metni teoride kanunlaşmış olsa da hukuken bir kanun değildir, olamaz. Çünkü ahlaka ve vicdana aykırı. Meşru olan bu yasa değil, bu yasaya karşı direnmek ve hiçbir suçu olmayan canları olmayan “barınaklara” götürmeye kalkan çıkarsa buna durabildiğimiz kadar karşı durmak. Bunun için yapılması gereken ilk şey hayvan komşularımızı tanımak. Hala tanışmıyorsanız çıkın tanışın o canlarla. Nerede uyuduklarına bakın, işe gelip giderken gözünüz üzerlerinde olsun. Emin olun yaşadığınız muhitte en az sizin kadar içi yanan ve bir şeyler yapmaya çalışan başkaları var, onları bulun. Mahalle gruplarına katılın, nöbetlere destek verin. Yurt çapında eylemler sürüyor bunlara omuz verin. Duyurun, katılın.

Muhalif belediyeler bu yasayı uygulamayacaklarını açıkladılar. Bu taahhüde uyulup uyulmadığını takip edin. Komisyonda “köpeklerden mi oy alacaksınız” diyenlere inat, yaşadığınız yerin belediyesine yaşamdan taraf olduğunuzu gösterin. Bu yasa geldiği gibi gidene ve uygulanamadan yürürlükten kaldırılana dek bıkmadan direnmek mecburiyetindeyiz.

Sokak dışında mücadele edebileceğimiz diğer başlıklar neler?

Siyasete baskı, sosyal medya, bilinçli bir kötülükle yayılan yalanlara karşı hakikati savunmak ve yaymak ilk aklıma gelenler. Müthiş bir bilgi kirliliği çağındayız. O kadar çok “bilgi” dolaşıyor ki ortada hangisinin gerçek hangisinin yalan olduğunu tespit etmek belli bir mesai ve araştırma gerektiriyor. Buna üşenenler ise bilginin kaynağına bir kez güven inşa ettikten sonra ötesine bakmıyor ve her tartışmayı tuttuğu takım çerçevesinde yürütüyor. Sadece ülkenin değil dünyanın sonunu hazırlayan bu aymazlık haline karşı durmak zorundayız. Misal yaşanan olumsuz vakaların gerçek sorumlusunun AKP olduğu gerçeğini herkese duyurmamız gerekiyor. Yoğunlaşan hayvan nüfusu yüzünden sıkıntı yaşayan insan hiç mi yok? Elbette var. Bunlar olmasın diye zaten uğraşıyoruz yıllardır. Çünkü hayvanlar için de insanlar için de “çözüm” katliamdan geçmiyor! Bunun için 2019 yılında TBMM’de komisyon kuruldu. Bunun için 200 sayfalık bilimsel çözüm önerileri derlendi. Ama bu çözümlerin hepsi AKP tarafından çöpe atıldı. Şimdi de utanmadan çıkmış diyorlar ki “önce insan”. Ya 22 yıldır yönettikleri ülkede sadece geçen hafta 3 çocuk çalışmak zorunda kaldığı iş yerlerinde katledildi. Bir tekinin çıtı çıkıyor mu?

Bireysel mücadelemizi kitlesel anlamda hangi kollarda sürdürebiliriz?

Bu kadar örgütlü bir kötülüğe karşı bireysel mücadele vermeye çalışmak biraz fazla naif bir tutum olur zaten. Bu nedenle örgütlenmek artık bir seçenek değil bir mecburiyet halinde. Hiçbir kurumu %100 olarak beğenmiyor musunuz? Çok normal. Beş kişi bir araya gelsen on konunun onunda mutabık kalamazsın, nerede kaldı beş bin, beş yüz bin, beş milyon kişilik örgütlerde mutlak bir görüş birliği aramak. Önemli olan kendine en uygun yeri bulup ortaklaştığınız temel değerler doğrultusunda orada birlikte, dişe dokunur bir güç üretmek zaten. Bir işin ucundan tutmamak için bahane üretmenin manası yok. Bir siyasi partide ya da yaşam hakkını savunan bir demokratik kitle örgütünde örgütlenmek gerek. Mevcut örgütlerin de gelecek için, yaşam hakkı için koordine olmaları, yan yana durmaya devam etmeleri gerek. Gerçek bir karşı duruş ancak bu şekilde mümkün olur. Yoksa ötesi malum, sarı öküzün hikayesi.

#komünitecalling Sayısını Okumaya Devam Et

Bozcaada Caz Festivali