“ARTIK İLHAMI KOVALAMIYORUM, O BANA GELİYOR”

Röportaj: Heja Bozyel

 

Bu iddialı cümle, müzik dünyasının son “centilmenlerinden” Warhaus’a ait. Gerçek adı ile Maarten Devoldere. Aynı zamanda Balthazar grubunun vokali olan Maarten, Bob Dylan, Tom Waits, Elvis Costello, Serge Gainsbourg gibi tescilli romantiklerin yolundan gidiyor ama tıpkı onlar gibi, romantizmi ucuzlaştırmadan, eğlenceli bir şey anlattığı duygusunu vererek yapıyor bunu. Tabii bir yandan da içtenlikle, kanayan yerlerini göstermekten kaçınmıyor. Belçikalı müzisyenin Balthazar’la her şey iyi giderken kişisel bir şeyler yapma arzusu ile başladığı Warhaus macerası beklediğinden daha fazla ilgi gördü. Bunda eski kız arkadaşı yani Warhause albümünde ona sesiyle eşlik eden Sylvie Krausch’un etkisi var elbette. 2022 yılında yayınladığı Ha Ha Heartbreak albümü de bu aşkın (bir aşkın) bitişinin ardından yaşanan duyguları anlatıyor gerek sözlerle gerek müzikle. Şarkılarda sözünü asla esirgemeyen bir imaj çizen Maarten, kendini anlatırken o kadar da konuşkan değil. Belki de zaten her şeyi şarkılarında anlattığı için… Yine de şarkıları insanı iyileştiren, çağın son Gainsbourg ruhlu müzisyeni ile konuşmak güzeldi.

Warhaus, +1 Sunar Gezgin Salon Festivali kapsamında 30 Temmuz Pazar gecesi yani festivalin ikinci gününde Parkorman’da olacak. Festivalin ilk gününün line up’ında müzisyenin eski sevgilisi, müzik partneri ve ilhamı Sylvie Krausch da var! Bu magazin haberinin ardından festivale dönüyorum ve geçen sene son anda iptal olan L’impératice konserinin 29 Temmuz’da gerçekleşeceğini hatırlatıyorum. Aynı gün Satori, Emir Taha ve Kardelen de var programda. Pazar günü ise Warhaus’un yanı sıra Jon Hopkins, Still Corners, Tsar B, The Flabbies ve Büyük Ev Ablukada sahne alacak. İki günde de festivalde bağırarak şarkılara eşlik edeceğimiz kesin.

 

 

Selam Maarten, nasılsın, yaz nasıl geçiyor?

Warhaus: Hiç fena değil. Biraz fazla yoğun geçiyor, çok fazla konserimiz var. Hem Balthazar hem de Warhaus ile konserler. Özellikle son 2 hafta çok yorucuydu. Ben hep iş-özel hayat dengesi kurmaya çalışıyorum yoksa bedenim protestoya geçiyor. O yüzden son 2 haftadır sürekli yollarda olmak dengemi biraz bozdu ve zorladı. Şimdilik tamamen konserlere odaklanmış durumdayım. Çok eğleniyoruz, çok mutluyum, harika yerler görüyoruz ama artık ourup şarkı yazmak istiyorum, ellerim kaşınıyor bunun için. 

Son konser neredeydi?

Warhaus: Belçika’da bir depodaydı, Balthazar konseriydi. Ondan önce de Fransa’da oldukça kalabalık bir konserimiz oldu. 

Aynı anda hem Balthazar hem Warhaus ile konserler vermek işi iki kat zorlaştırmıyor mu? Kişilik bölünmesi gibi…

Warhaus: Evet ilk kez böyle bir şey yapıyorum. Normalde sadece bir grubu öne çıkartıp programlarsın, onunla konserlerin olur. Yani o şekilde daha dayanılabilir oluyor. Ama şimdilik o kadar da şizofrenik bir çizgide değilimr. Balthazar ile yeni şeyler çalmıyoruz neyse ki. Bu da fazla prova gerekmiyor demek. Aksi olsa zaten kafam kaldırmazdı!

İstanbul için hazır mısın?

Warhaus: Evet, heyecanla bekliyorum İstanbul’u. Şehri çok seviyorum, her zaman için oraya gelmek büyük keyif oluyor. Daha fazla zaman geçirmek istiyorum aslında İstanbul’da ve Türkiye’de. 

İstanbul da sizi çok seviyor!

Warhaus: Evet, bunu Spotify’da görebiliyoruz!

Nasıl yani?

Warhaus: Datalara bakıyoruz. En çok dinleyici Belçika’da ikinci sıradaki dinleyiciler ise İstanbul’da.

Sevildiğinizi biliyordum ama bu kadarından habersizdim! Warhaus senin için hâlâ ikinci iş gibi mi? Nasıl hissediyorsun bu konuda?

Warhaus: Solo olduğu için yan proje gibi hep. Warhaus daha çok ben ve o dönem hayatın neresinde olduğumu anlatan bir iş. Beni neler etkiliyor, neler hakkında yazmak istiyorum? Bunları cevaplamamı sağlıyor. Balthazar için de yaptığım bazı kişisel şarkılar var ama o bir grup olduğu için farklı. Birden fazla şarkıcı, şarkı yazarı ve haliyle apayrı bir dinamik var. Oysa Warhaus ile tek başıma en derine inebiliyorum. 

Eskiden hep ilhamın bir kadınla, aşkla geleceğini sanıyordum, peşinden koşuyordum. Bu da başımı belaya sokmama sebep oluyordu ve bu sayede oturup şarkı yazabiliyordum. Sonra  tüm dünyadaki insanların başına gelen şey, benim de başıma geldi, üniversal bir şey, bir kalp kırıklığı. Bu sayede de şarkılar bana gelmeye başladı ben onları aramadan. 

Dediğin gibi Warhaus hayatının en derinini anlatıyor, özel hayatını tamamen şarkılara döküyor. Bu yeni bir ilişkiye başlarken seni daha savunmasız mı yapıyor yoksa daha güçlü hissetmeni mi sağlıyor?

Warhaus: Sanırım daha savunmasız hale getiriyordu son albüme kadar. Çünkü daha öncesinde daha da savunmasızdım. O zamanlar hep bir ilhamın peşindeydim. Eskiden hep ilhamın bir kadınla, aşkla geleceğini sanıyordum, peşinden koşuyordum. Bu da başımı belaya sokmama sebep oluyordu ve bu sayede oturup şarkı yazabiliyordum. Sonra  tüm dünyadaki insanların başına gelen şey, benim de başıma geldi, üniversal bir şey, bir kalp kırıklığı. Bu sayede de şarkılar bana gelmeye başladı ben onları aramadan. 

Şahane!

Warhaus: Bu şekilde daha saf ve daha dürüst bir hale geldiğini düşünüyorum müziğimin. Belki ilk iki albüm daha mistik, daha gizemliydi. Dürüst şarkıların da her zaman daha iyi olduğunu iddia etmiyorum. Benim için daha iyi oldu bu çünkü altında ezildiğim duyguları içimden çıkartmamı sağladı. Başka bir şey düşünemiyordum, başka bir şey yazamıyordum. Sadece bunları yazıyordum ve çalışıyordum o dönem. Bu bilinç akışı değil, günlük değil, başka bir şey…

Hepsi aslında. 

Warhaus: Evet ama öte yandan yine metaforlar ve şiir var içinde. Bazı şarkılar hayal gücünüze bırakıyor kendilerini. İnsanlar duydukları şarkıları birbirlerinden farklı şekilde anlıyorlar çünkü aynı şarkıya herkes farklı duyguları, farklı gerçeklikleri projekte ediyor. Bu yüzden dürüst olmak ile savunmasız kalmak arasında bir karışım yapmaya çalışıyorum sözlerle ve farklı anlamlara gelecek sözlerle.

Şarkılarındaki kadar romantik biri misin diye soracaktım ama sanırım cevabımı almış oldum…

Warhaus: Bu çok karışık… Romantiği nasıl tanımladığına bağlı. Genelde kendi düşüncelerine gömülmüş biriyim. Sürekli yaratıcı süreçleri düşünüyorum bu da beni sessiz biri yapıyor. Bunu romantik bulabilirsiniz ama kız arkadaşlarım bazen bunu sinir bozucu bulabiliyor. Bir de dediğim gibi, eskiden kız arkadaşlarımda aradığım ilhamın kendi içimde olduğunu gördüm. Bir kadınla yaşadığım bir anı çok ilham verici bulabiliyordum ama öğrendim ki bu benim fantezilerimin yansımasıymış. Demek ki bu şarkılar da öyle. Hatta bunlar aşk şarkıları mı onu da bilmiyorum artık. Son albüm ise bambaşka. İlk kez yalnızdım, tek başımaydım o albümde. Müziğin içimde olduğunu öğretti bu bana. Tıpkı Jung’un dediği gibi feminin anima gibi. Bir kadının ruhu gibi. 

Bir kadınla yaşadığım bir anı çok ilham verici bulabiliyordum ama öğrendim ki bu benim fantezilerimin yansımasıymış.

Biraz önce “Her dinleyici kendi duygusunu projekte ediyor şarkılara” dedin. Öyle olsa bile çok farklı yerlerden çok farklı insan aynı duyguyla söylüyor şarkılarını sen sahnedeyken. Müziğin sayesinde. Onca insanın aynı acıyı yaşadığını ve belki de aynı şarkılar aracılığı ile iyileştiğini görmek nasıl bir duygu?

Warhaus: Çok mistik, tarif edemem, en güzel duygu. Bir o duygu bir de bir şarkıyı tek başıma yazıp bitirdiğim an. Çünkü yazmak berbat bir iş. Çok çalışma gerektiriyor ve hiçbir zaman yeterince iyi olmuyor. Ama bir duygu buluyorsun ve o duygu seni götürüyor. O anda İlahi olana ulamışsın gibi hissediyorsun ve havalı bir kelime yazıyorsun. O yüzden sahnedeyken de herkesin aynı modda, ayn duygu işe senin şarkını söylediklerini izlemek sana dünyada daha büyük ve mistik şeyler olduğunu söylüyor. 

Warhaus’un da olduğu +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali biletleri passo.com.tr ve İKSV gişelerinde.

#komünitecalling Sayısını Okumaya Devam Et